2 Aralık 2009 Çarşamba
Avrupa duy sesimizi
Maçtan önce yemek yediğimiz büfede garsonun yaptığı Twente-twenteone-twentetwo espirisiyle taraftarların maça konsantre bir biçimde başlama vuruşunu beklediklerini gözlemledim.
Bu maça takımdan çok emin bir havada çıksak sonuç çok farklı olurdu, Hollanda ligi lideri ve ilk maçta kendi evinde seni yenen bir rakiple oynarken çekiniyor insan haliyle, o sayede kazandı Fener diyebilirim.
Seyir zevki olan bir maçtı, çok kaliteli futbol oynanmadı ama iki takım da zaman zaman güzel top çevirdi, organize oldu ve Volkan'ın kontrolünde direkten dönen pozisyonlar dahil gole yaklaşıldı. Fenerbahçe kalesinde zaman zaman tehlike yaşadı, beklenmeyen anlarda gol yiyebilirdi, ama attığı gol birkaç pozisyondur kendini göstermeye başlamıştı.
Üzerine konuşulacak çok fazla şey yok, 3 nokta dikkatimi çekti:
1- Cristian Baroni mükemmel bir futbol oynadı, atakları harika kesti, çok güzel hücum başlattı ve gerektiğinde topla beraber iyi katetti. Hepsinden öte gözümde en çok büyüten pozisyon ceza sahasının çok uzağındayken topu değil, pozisyonu takip etti ve kanattan kaçan rakibin önünü kesmek için çok başka bir yerden koşu yaptı, Twente'nin sol açığı topu önüne alıp Volkanla karşı karşıya kalmışken kayarak pozisyonu engelledi.
2- Alex'in kaçırdığı bir gol vardı, Guiza orta sahadan mükemmel bir uzun ara pası attı, Alex iyi kontrol edemedi ve kötü vurdu. Hani Guiza tip olarak bizlere benzese de hakkaten akrabam değil, ama daha o anda söyledim, bu pası Alex atıp Guiza kaçırmış olsa ne anası kalırdı ne avradı adamın. Tek diyeceğim forvetimiz bu, ihtiyacımız olan şey tahammül. Suratındaki ifadeye bakarsam da belki biraz şevkat.
3- Selçuk anladığım kadarıyla idmanlar bitince evine dönmüyor, daha kalıp kendini geliştirmek istiyor ve Guiza ile gol vuruşu idmanları yapıyor. Yapmasın.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder