12 Kasım 2009 Perşembe
Robert Enke!
Soru işaretiydi Fenerbahçe'ye gelişi, Rüştü Barcelona'ya gittikten sonra karşılığında kıyak olarak kiralanmıştı. Bir yandan umutluyduk kendisinden, bir yandan içimize sinmiyodu Türk kaleci yetiştirme kültürüne sahip olan takımımızda bir Alman'ı görmek. Ben Schumi'yi ismen hatırlarım sadece, hayal meyal biraz, Engin ve Rüştü olmuştu vazgeçilmezlerim, bir gariplik vardı bu işte.
Yine de beklenti içindeydik tabii ki; Benfica, Barcelona kariyeri olan bir adam gelmişti kalede sorun yaşamamamız için. Şaka gibi ama tek maç sabredildi bu adama, sonradan döndüğü Almanya'da "yılın en iyi kalecisi" ödülünü alacak bu adama. İzlememiştim bile İstanbulspor maçını, 3 gol yemişti, 3'ü de çok hatalı olsa ne farkeder, nasıl bu kadar tahammülsüz olunabilir? Fenerbahçe'ye imza atmıştı ve bizim oyuncumuzdu o artık, bu muameleyi göstermeye kimsenin hakkı yoktu. Çok şaşırmıştım gönderildiğini okuyunca, biraz da gülmüştüm haliyle.
2006 yılında Portekizli bir arkadaşımla konuşurken anlatmaya başladı:
"Barcelona çok oyuncu harcayan bir kulüp, Benfica'da çok iyi bir Alman kaleci vardı, alıp sadece birkaç maç oynattılar" diye, ben de o adamın sonra başına gelenleri anlattım kendisine hafif bir tebessümle.
Enke adını her gördüğümde içimde bir "kusura bakma abi bazen oluyo böyle" hissi uyanırdı. Ona karşı yapılan haksızlığın huzursuzluğunu atamamıştım bir türlü içimden. 1 maç bile oynamış olsa hakkı yenen oyuncu canımı sıkıyordu işte. Hürriyet'te gecenin bir yarısı haberi okuduğumda şoke oldum, hani dünyada her an her şey olabilir, ama daha haftasonunda kalesini koruyan bir oyuncu nasıl olur da... diye geçiriyorum aklımdan ister istemez. Sonra da adamın hayatıyla ilgili tek bilgimin 1 maçlık bir serüven olduğunu hatırlıyorum, kimbilir ne derdi vardı garibimin diyorum.
Toprağın bol olsun Enke. Üzüldüm.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder