11 Kasım 2009 Çarşamba

Taraf tutarak objektif olmaya çalışmak

Ben Fenerbahçeliyim (daha baştan birçok takipçi kaybedeceğimi tahmin ederek yaptığım bir giriş). Türkiye'de kabaca insanların yaklaşık yüzde 30-35'i gibi bu takıma sempati duyuyorum, arada fanatikliğe kaçarak, gözüm dönmeden. Bir o kadar da Galatasaraylı var tahminimce, biraz daha az Beşiktaşlı, ayrıca kendi bölgesel takımlarına sempati duyanlar. Bu son grup dışında 3 büyükleri tutmak hayatın bize getirdiği gerçeklerden biri.

Anlamlandıramadığım bir kargaşa var bu takımları tutmak arasında. Aileden görerek başlanabilir bu sevdaya, okul ya da mahalle çevresinden de olabilir, ya da sadece kendimize yakın buluruz, hepsi bu. Hepimiz bir şekilde genelde küçük yaşlarda bu kararı veriyoruz, ya bazı özellikleri kendimize yakın buluyoruz ya da ona doğru bilinçaltından yakınlaşıyoruz. Ben spora bakışımın daha farklı olabileceğini hayal dahi edemiyorum, çünkü böyle görmüşüm, böyle büyümüşüm. Aynen benim gibi olan, farklılığı sadece rakip takımı tutmak olan sürüyle insanın varlığını kabul ederek..

Anlayamadığım kısma gelince; rakip takımlara karşı duyulan büyük antipati, zaman zaman düşmanlık.. Ben açıkçası Fenerbahçeli olduğum için ne kimilerine göre daha ayrıcalıklıyım, ne de daha eksik. Futboldan keyif aldığım için bu takımı tutuyorum, Fenerbahçe'yi sevdiğim için futbola karşı tutkuluyum. Aynen birçok yakın arkadaşımın, ya da başkalarının başka takımlara duyduğu hisler gibi, ne eksik, ne fazla. Burada devreye kategorilendirme giriyor. Bir maç sonrası rakip takıma büyük öfke duyuluyor, onun taraftarları ya da yönetimi yerden yere vuruluyor, tarihi sorgulanıyor. Lütfen bu noktada bir kişi çıksın da bana x ile y'nin farkını anlatsın, ondan sonra gözünü karartıp sayıp sövmeye devam etsin. Sonuçta ne RangersxCeltic gibi inanış farklılığından doğuyor bu destek, ne de BocaxRiver gibi sınıfsal farklılıklardan.

Birbirimizin bakış açılarına anlayış göstererek, birbirimizden bir farklılığımız olmadığını kabul ederek yorumlarımızı ona göre yapsak, fikirlerimizi öyle ifade etsek her şey daha kontrollü gelişecek bana sorarsanız. Mesela Keita Carlos'a yumruk attığında Carlos'a "koala" yakıştırması yapmak yerine Keita'yı ayıplasak hep beraber egolarımızdan arınıp, ya da "o şişeyi rakip taraftar atmıştır kendi oyuncusuna" gibi komik olmaktan öteye gitmeyen yanlışlara sığınacağımıza o şişeyi atanı lanetlesek ufak da olsa bir düzelme yoluna gireceğimize inanıyorum.

İşte bu noktada aklıselimin devreye girmesi lazım, benim vicdanım pek çok şeyin üstüne koyduğum Fenerbahçeliliğimden daha önemlidir, muhattabımdan da bunu beklemem çok olmasa gerek. İşte başlıkta dediğim burada ortaya çıkıyor, kimseyi aptal yerine koymadan, kimliğini bilerek ve göstererek taraf tuttuğunu açık edip olaylara elverdiğince objektif yaklaşsak, önceliği karakterimize versek tarafımız yerine çok daha makul bir tartışma ortamı yaratabileceğimize inanıyorum. Ben denedim, oluyor, gerisi sizlere kalmış..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder